Prof. Dr. Murat Ali KARAVELİOĞLU
Türk Edebiyatının, gerek hayatı gerekse zengin tarihsel arka plana sahip eserleriyle son derece ilginç ve orijinal şairlerinden olan Tatavlalı Mahremi hakkında kaynakların verdiği malumat hem çok sınırlı hem de birbirinin tekrarı şeklindedir. Bu membalara bakılınca onun, hayatının son yıllarında Selanik’te bulunduğu dışında Balkan coğrafyasındaki hayatı ve faaliyetlerine dair hiçbir bilgiye rastlanmaz.
Bir şairin veya yazarın eserleri, başka tüm kaynaklardan daha doğru ve detaylı bilgi verir. Mahremi’nin şiirleri incelendiğinde de aynı sonuca varılır. Şairin özellikle üç kasidesi ile kaynaklarda bulunan bilgiler birlikte değerlendirildiği takdirde tarih ve edebiyat bilimlerinin müşterekliği vurgulanmış olur.
On yılı aşkın bir süre önce tarafımızdan yayımlanan kasideleri bize onun hayatı, edebi kişiliği ve dil bilinci hakkında yeni bilgiler sunmaktadır. Buna göre Mahremi, Balkanlarda yaklaşık on beş yıl yaşamış, bu süre zarfında memuriyet hayatının yanı sıra Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad Seferine ve Mohaç Meydan Muharebesine iştirak etmiştir. Katılarak bizzat şahit olduğu tarihi olayları kasidelerinde detaylı bir şekilde anlatması onun son derece iyi bir gözlemci olduğunu, askeri dile hâkim bulunduğunu göstermektedir. Yaşanan bazı tarihi hadiseleri titiz ve teferruata dalarak, Türkçenin ifade kudretini bütünüyle kullanarak göz önüne sermeyi başarmıştır. Öte yandan sade Türkçe ile kaleme aldığı ve bugün elimizde bulunan birkaç parça şiiri ile olduğu gibi bu tarihi metinlerle de Türkçenin tarihsel gelişimine katkıda bulunmuştur.
Başka edebi metinler bir yana özellikle kasidelerin, tarihi hadisatı nakleden kaynaklarla beraber okunması yalnızca kasidelerin daha doğru anlaşılmasını sağlamakla yetinmez, yaşanılan hadisatı da doğru bir zemine oturtur.
Mahremi’nin üç kasidesinden hareketle 16. yüzyılın ilk yarısında Türk dili ve tarihine yaklaşımı ele alındığı takdirde onun hiç de öyle sanıldığı gibi Türki-i Basit hareketi içinde yer almadığı, hatta böyle bir akım veya hareketin varlığının dahi meşkûk olduğu meydana çıkar. Dolayısıyla, alışılageldiği üzere Mahremi’nin şiir dilinin mahallileşme cereyanlarıyla bir ilgisi yoktur. Ayrıca onun Rumeli fetihlerinde yer aldığı ve katıldığı savaşları, kaside nazım şekliyle ve tüm teferruatıyla anlattığı görülmektedir. Özelde Mahremi, genel anlamda ise hemen hemen bütün klasik şairlerimizin yazdıkları, tarihin müşterekleri arasında sayılabilecek veriler sunmakla da birer hazine mesabesindedir.